Adına her ne kadar hardaliye denilse de Trakyalı emşerilerim bilir ki onun gerçek adı “ardaliye”dir (erkes üyle süyler yani akikaten üyle süyler erkes)😊
Kırklareli, doğduğu ve üretildiği yerdir hardaliyenin. Edirne, satıldığı yer. Edirne’de satılır çünkü en çok turist oraya gelir. Tekirdağ’ın ise hardaliye ile ilgili bir fonksiyonu yoktur. Sırf adı geçsin diye yazılmıştır. Ki Tekirdağ’a, Trakya falan diyoruz ama göç ala ala, Anadolu’dan fazla Anadolu’dur aslında.
Hardaliye, beş yüz (rakam ile 500) yıllık geçmişi olan tarihi bir içeceğimizdir (alkolsüze içecek, alkollüye içki denir dermişim😊). O nedenle hardaliye içecektir, hem de içeceklerin hasıdır demek doğru bir tanımlamadır.
Atatürk, 1930 yılında Kırklareli’ni ziyaret eder. Kendisine ikram edilen hardaliyeyi pek beğenir -ki beğenilmeyecek gibi değildir-. Bu içeceğin milli içeceğimiz olmasını ve milli üretime geçilmesini öğütler.
Bunun üzerine Kırklarelililer; seksen yıl gibi kısa bir zaman diliminden sonra (hemencecik yani), 2010 yılında sanayi anlamında üretimine geçerler.
Nedir bu hardaliye diyecek olursanız, açıklayayım… Olgunlaşmış; kendine has kokusu ve rengi olan koyu renkli üzümler yıkanıp, ezilmeden dikkatlice saplarından ayrılırlar. Hafif çatlatılan (fakat ezilmemesi şarttır) üzümler, bir sıra fıçıya dizilir. Üzerine bir kat vişne yaprağı, onun üzerine de hafif çatlatılmış siyah hardal tohumu dizilir. Bu dizme işlemi, fıçının üzerinde beş-altı parmak boşluk kalıncaya kadar sürdürülür. Dizme işlemi bitince, üzerine üzümlerden dökülen şıra ve üzüm tozu dökülür. Fermantasyon aşamasında; hardal tohumu, üzüm şırasının mayalanmasını engelleyerek, alkole dönüşmesini önler. Yineliyorum, hardaliye alkolsüz bir içecektir.
Asla şeker içermeyen; üzüm, vişne yaprağı ve hardal tohumundan dolayı, tatlı-buruk bir tadı olan ve “param olsa, ben de içsem” dedirtecek kadar hoş bir lezzeti olan hardaliye, görece olarak pahalı bir içecektir.
Hardaliyenin pek çok da faydası vardır. Hardaliyenin ‘Milli iksir’ olduğu gerçeği ise TÜBİTAK’ın 2012 yılında yayımladığı raporda ortaya çıkmıştır. Dedelerimizin yüzyıllardır üretmekten vazgeçemediği bu içeceğin birçok faydası var. İşte ön plana çıkanlar:
– Kuvvet verici, tansiyon dengeleyici, dolaşım ve bağışıklık sistemlerini düzenleyici, akciğer, koroner kalp hastalıkları, Alzheimer, osteoporoz ve kolesterole karşı koruyucu, damar sertleşmesini ve pıhtı oluşumunu engelleyici etkileri vardır.
– Anti-oksidan, anti-aging, anti bakteriyel ve anti-tümör özelliklere sahiptir.
– Fosfor, kalsiyum, magnezyum, potasyum, demir, çinko, C, B1, B2, B3, B5 ve B6 vitaminleri bakımından zengindir.
– Deri yapısını güçlendirici, cildi güzelleştirici etkisi vardır.
– Toplam anti-oksidan kapasitesinin; portakal, üzüm suyu, nar suyu, yeşil çay ve kırmızı şarap gibi içeceklerden daha yüksek olduğu belirlenmiştir.
– Kandaki düzeyi normalin üzerine çıktığında sağlık için risk oluşturan dien konjugat, malondialdehit ve homosistein parametrelerinde hardaliye tüketimi ile düşüş gözlenmiştir.
– Sağlıklı bireylerde oksidatif strese karşı vücudun savunma mekanizmasının güçlenmesini, sağlıklı beslenmeyi destekleyebileceği sonucuna varılmıştır.
Not: Asit oranı yüksek olduğundan mide rahatsızlığı, ülseri bulunanlar içmeden önce doktoruna danışmalıdırlar.
Şimdiye kadar tatmamış olanlara ise şiddetle tavsiye ederim. (Çok özür dileyerek düzeltiyorum, şiddete karşı olalım ve tavsiyeyi bile şiddetle etmeyelim derim. Siz ne dersiniz?)
Dip Not: İlle de alkol ile tüketmek istiyorum diye ısrar eden olursa, votka-hardaliye on numara beş yıldız bir kokteyldir derim (bu benim damağıma hitap eder, başkası ne der orasını bilemem😊).
Kapak görseli: https://www.trakyagezi.com sitesinden alınmıştır.
Leave a Reply