Yeşil Mavi

Saniye Kısakürek, Seçici Geçirgen

Kendime Yolculuklar (IV)

Yazar

Her sabah pencereden bana baktı. Elinde bir kağıt ve kalem. Köşelere saklandım, tozların kaçtığı en diplere. Orada, dökülmüş saçlardan ve kırıntılardan oluşan bir toz yumağı yarattım kendime.

Gene geldi. Kapımı çaldı. Onu içeri buyur ettiğimde, ben davet etmişim gibi baş köşeye oturdu.

Sayfalarca yazdı. Gitmesini istesem… Sıkılmış ve çok işim varmış gibi etrafında dolaştım. Anlamadı.

Ne o beni anlar, ne de ben onu. Öyle olmasına rağmen beni sever. Sık sık ziyaretime gelir. Evin hiçliği ve hissizliği yansır yazdıklarına. Yaraları kararır, soyulur, kanar. Aynada ona baktım, benden başkası yoktu.

İkimiz de yürüyecek yollar bulduk kendimize.

Şehrin Soğuk Yolları

Yürüdükçe önümdeki yol mavi bir ışıkla aydınlandı. Yanımda bir karartı belirdi, bana baktı. Ben gittikçe o da gidiyor gibiydi. Yanına biraz daha yaklaştım. Konuşmaya çalıştı. Her yeri siyahtı. Diğerleri de geldi. Gözleri kapalıydı. Benimle beraber yürüdüler. Denizin sesini duymaya başladım. Bazıları denize doğru koştu. Kiminin kucağında bebeği vardı. Bağırmalarını duydum, ağlamalarını. Çıplak ayaklarıyla kumları savurdular. Üzerime kum sıçradı. Sonra kayboldular.

Birisi tek başına uzandı kuma. Uyudu, uyandı. Gözlerini ovuşturdu. Unut gidenleri, dedim.

Gözlerini ovaladı. Evleri yağmalıyorlar, diye bağırdı. Sarıldım ona. Bedeni soğuyor ve titriyordu. Gözlerim doldu. Evleri yaktılar, kırdılar diye usulca söylendikten sonra tekrar uyudu.

Uyurken hala mırıldanıyordu.

Şehir yalnız kaldı,

Şehir yalnız kaldı…

Gökyüzü kadar olamadım. Uçuşan perde gibi salınıp durdum, göğe el salladım. Yağmurlarda gezdirmeliydim kendimi.

Yorulmuş bedenim kaskatı, durağan.

Timsahın Karnında

Her şey sessizleşmeye başladı. Bir boşluğa doğru atladım. Atladığım boşlukta yoğun bir karanlık vardı, gözlerim acıdı.

Burada beni yolunu kaybetmiş kuşlar görebildi yalnız. Dev bir timsahın karnına girmiştim. Bu zamansız ve belirsiz yerde yıllarca kaldım. Karanlığa seslendim duyan olmadı. Timsahın karnını yarıp kurtulmayı düşünsem de alıştım ona. Boğulduğum uçurumdan çıkmalıydım.

Yırttım karanlığı.

Kalan

Boşluğu alıp duvara astım. Sokağın akışkanlığına bıraktım kendimi. İçimden papatya yaprakları kopardım; bugün gitme günü, gitmeme günü, gitme günü, gitmeme günü…

Gitme günü çıktı en son yaprakta.

Kapıyı usulca kapattım. Herkes gibi, her giden gibi.

Evi bıraktım. Mobilyaları, sehpaları ve koca bir şehri

Bütün kalabalıklardan arındım.

Yola düşmüş kuş cenini idim.

Rahminde bana daha çok yer aç.

Ben bu dünyaya gömüldüm.

Eteklerimde mor begonviller, saçlarımda karanfil.

Yola düştüm. Kaldırıma düştüm. Düş gördüm sandım. Küs yastığı yaptım kendime dantelsiz. Güne yatırdım kelimeleri.

Kafamı çarptığımda inandım gerçeğe. Akşamın serinliğinde, yolların sakin kollarında buldum kendimi.

Hayat bir bıçak gibi kesti bedenleri. Kansız, acısız düştüm yola.

Kalbimin tozlarını silkeledim.


Kapak görseli: Rockwell Kent

100% LikesVS
0% Dislikes

Leave a Reply