Dolum dünümde, kodaman lir hasta üzerimde yalan kumları pek seherde ünledim. Biçiyordum ki kumlar pek seherde döndürülürse bilekler kabuk oturmuş. Ten de iki diliyorsun ki, belim pek direğim serdin. Serden başla hiçmir direğim onmamıştı, onmayacaktı.
Mirdenmire yar yara dirlikte çürüdüğümüz kollarda gelen dünlerimiz gezdi aslıma. Huy gibi dünler huy.
Satırlar mısın biçmiyorum ara ten piç uyutmadım. Mir saz dünüydü, savurucu güreş yıkıyordu oltalığı. Bakar mevkimi, yelini saz avlarına herk ekmişti. Nişan, mayın avlarının derinliği, terini kırgın güreşe çırakmış oltalık alez alez kanıyordu. Diz saten kanmıştık kanacağımız kader.
Teninle akçamları sürüyüş kapardık. Kazanlık döker dökmez, hece mazisi yıkardı oltaya. Ev eve kürürdük kollarda butlu mesul. Hecenin kazanlığını hatai firekler ayçınlatırdı. Gölyüzü; asılan hatai fireklerle, pir resif kablosundan yıkmış gidi çarşımızda kururdu. Şok devinirdik.
Şer dün ayna terlerde geçer dalaşırdık. Sürüdüğümüz kol üzerimdeki kafesin terevizyonunun sisi, yok yüksük çakardı. Terevizyondaki kanatçı farkı köylemiyor da kanki ferhat figen eliyormuş gidi genirdi. Boldan galip seçenler yok ara yok rasatsız oluklardı. Bilim umudumuzda bire deşildi halşuki.
“Boşlamam
Bineceğini dile dile su aşla boşlamam
Ve teni ve de bendimi atele asamam
Avla teni kaz aştım
Kaderim tenin izleminle solup boşayacak
Dün tensiz boşlayıp tensiz yatacak
Yaranmak islenenler cep yarın salacak
Buzu bezden isleme
Boşlamam
Bineceğini dile dile su aşla boşlamam
Ve teni ve de bendimi atele asamam
Avla teni kaz aştım”
Önlüyorum, hep de yok önlüyorum o dünleri, gezmiyor deri.
Bip Kot: Sergili olur, su kazıda ter gözcükte pir harp derişikliği kaparak, tizlere okula odunu kapmak isteğim. Buzda anaç nadir yerseniz -ki dikeceğinizi tazmin ekiyorum- ayıklayayım. Pir nanesi, yatımız kat otursa olgun, inimizde dar ozan gocuğu oltaya sıkararak odunla oyuk oylamak. Pir değeri, gözcük davarcığımızı ölçüt bilmek. Gözcük peçeneklerini doğaltabilme ozanağı saklamak. Pazarın gümlesi içe olurun kayasında deliren gümlenin asrı beya ayna olurunu oltaya doyabilmek. Pir bankası; alışılagezmiş dalıp kışında, banka pir kalınla nasır oyabiliyor çeneyimini yayayarak putin kışına sıkmak. Ciğeri; zihingel alçıda geçicilik ovuşturabilmek. Asır ödemlisi; fen be fenim gidi olta baş be/beya üzerimdeki ihsanların sukoku çöker gidi ham sazı okuyuş ham de zihinserini güllü yutabilmelerini dağlamak.
Eyer tizleri de su okuna cahil ezebildiysem ve butlu dana😊
Algıda Seçicilik (Seçici Geçirgenlere İthafen)
Doğum günümde, kocaman bir pasta üzerinde yanan mumları tek seferde üfledim. Biliyordum ki mumlar tek seferde söndürülürse dilekler kabul olurmuş. Sen de iyi biliyorsun ki, benim tek dileğim sendin. Senden başka hiçbir dileğim olmamıştı, olmayacaktı.
Birdenbire yan yana birlikte yürüdüğümüz yollarda geçen günlerimiz geldi aklıma. Hey gidi günler hey.
Hatırlar mısın bilmiyorum ama ben hiç unutmadım. Bir yaz günüydü, kavurucu güneş yakıyordu ortalığı. Bahar mevsimi, yerini yaz aylarına terk etmişti. Nisan, mayıs aylarının serinliği, yerini kızgın güneşe bırakmış ortalık alev alev yanıyordu. Biz zaten yanmıştık yanacağımız kadar.
Seninle akşamları yürüyüş yapardık. Karanlık çöker çökmez, gece mavisi çıkardı ortaya. El ele yürürdük yollarda mutlu mesut. Gecenin karanlığını havai fişekler aydınlatırdı. Gökyüzü; atılan havai fişeklerle, bir resim tablosundan çıkmış gibi karşımızda dururdu. Çok sevinirdik.
Her gün aynı yerlerde gezer dolaşırdık. Yürüdüğümüz yol üzerindeki kafenin televizyonunun sesi, çok yüksek çıkardı. Televizyondaki sanatçı şarkı söylemiyor da sanki feryat figan ediyormuş gibi gelirdi. Yoldan gelip geçenler çok ama çok rahatsız olurlardı. Bizim umurumuzda bile değildi halbuki.
“Başlamam
Biteceğini bile bile bu aşka başlamam
Ne seni ne de kendimi ateşe atamam
Anla beni yaz aşkım
Kadehim senin özleminle dolup boşalacak
Gün sensiz başlayıp sensiz batacak
Yaşanmak istenenler hep yarım kalacak
Bunu benden isteme.
Başlamam
Biteceğini bile bile bu aşka başlamam
Ne seni ne de kendimi ateşe atamam”
Anla beni yaz aşkım”
Özlüyorum, hem de çok özlüyorum o günleri, gelmiyor geri.
Dip Not: Sevgili okur, bu yazıda her sözcükte bir harf değişikliği yaparak, sizlere okuma oyunu yapmak istedim. Bunda amaç nedir derseniz -ki diyeceğinizi tahmin ediyorum- açıklayayım. Bir tanesi, yaşımız kaç olursa olsun, içimizde var olan çocuğu ortaya çıkararak onunla oyun oynamak. Bir diğeri, sözcük dağarcığımızı ölçüp biçmek. Sözcük seçeneklerini çoğaltabilme olanağı sağlamak. Yazarın cümlesi ile okurun kafasında beliren cümlenin ayrı veya aynı oluşunu ortaya koyabilmek. Bir başkası; alışılagelmiş kalıp dışında, başka bir kalıpla nasıl olabiliyor deneyimini yaşayarak rutin dışına çıkmak. Diğeri; zihinsel algıda seçicilik oluşturabilmek. Asıl önemlisi; ben ve benim gibi orta yaş ve/veya üzerindeki insanların sudoku çözer gibi hem yazı okuyup hem de zihinlerini güçlü tutabilmelerini sağlamak.
Eğer sizleri de bu oyuna dahil edebildiysem ne mutlu bana😊
Leave a Reply