Mevsim değişmiş, annem öyle diyor. Hava eskisi kadar sıcak değil, arada yağmur yağıyor, çabucak gece oluyor, artık yemeklerini terasta yemiyorlar ve komşunun bahçesindeki kokulu çiçeğin -lavanta imiş adı- altına ya da terastaki saksıya değil de evdeki beyaz tüylü battaniyenin üzerine yatmak daha çok hoşuma gidiyor; benim için değişenler bunlar.
Ha bir de ağaçların yaprakları sürekli uçuşuyor, yerlere düşüyor, ben de onları yakalamaya çalışıyorum. Hele rüzgar varsa çok eğlenceli yaprakları kovalamak. “Oğlum, hüzünlü bir şey yaprakların dökülmesi, rüzgarda savrulması” diyor annem. “Bak koca yaz bitti, sonbahar geldi.” diyor. Hüznü tam bilmiyorum, zaten öyle çok duyguları var ki insanların, hepsini bilmem mümkün olmayacak sanırım hiçbir zaman.
Merak eden varsa annemin annesinin sarı tüylü devini evden atamadım. Ben onu, o da beni kabullenmiş göründük bütün yaz, fırsat buldukça saldırdık birbirimize, yine de idare ettik diyelim. Havalar serinleyince gittiler de annem de ev de yine bana kaldı. Yani bu hüzünlü denilen mevsim şimdilik beni pek h-üzmedi. 😺
Leave a Reply