Yeşil Mavi

Gökhan Akkaynak, Öyküler

Büyük Arkana (II)

BÖLÜM 4: Sen Zaten Her Şeyi Kaybediyorsun Değil mi?

Bazen bir insanın hayatına nasıl girdiğini bile anlamazsın. Ama nasıl çıktığını her hücrenle hissedersin.

Arda, bir sabah uyandığında, her zamanki gibi telefonunu aldı. Gökçe’ye mesaj atmak, o günün tarot kartlarını açtırmak istiyordu.

Ama uygulamada Gökçe yoktu.

“Bu kullanıcı artık aktif değil.”

Arda gözlerini kırpıştırdı. Yanlış mı görüyordu?

Tekrar arattı.

Son konuşmalarına döndü.

Profiline ulaşmaya çalıştı.

Ama hiçbir yerde Gökçe yoktu.

Anlam veremedi.

Başta bunun teknik bir hata olduğunu düşündü. Belki hesap kapatılmıştı, belki de sistemsel bir hata vardı. Ama sonra… Bir şeyi fark etti.

Gökçe’nin ona fal bakmayı bıraktığı son gece… Ona farklı bir şekilde konuşmuştu.

“Geçmişim bazen peşimi bırakmıyor.”

“Herkesin bir geçmişi var, değil mi?”

Bu bir veda mıydı?

Bu ihtimal… Arda’nın içini korkunç bir paniğin kaplamasına neden oldu.

Son bir yıldır içinde tekrar nefes almaya başlayan bir şey vardı. Ve şimdi, onu da mı kaybediyordu?

Arda, bir yıl önce Elif’i kaybettiğinde hissettiği derin kayıp duygusunun bir benzerini tekrar yaşadığını fark etti.

Boşluk.

Bir yere ait olamama hissi.

Kontrolün elinden kayıp gitmesi.

Bu bir ilişki değildi. Aşk değildi. Ama bağlılıktı.

Gökçe, ona iyi gelmişti. Onu anlamıştı. Arda hayatında ilk defa bir şeyleri paylaşabileceğini hissetmişti.

Ama şimdi… O da gitmişti.

Yutkunurken bile boğazına bir şey oturuyordu.

Tekrar kaybetmeyi kaldıramazdı.

İlk olarak site yönetimine mesaj attı.

“Merhaba, daha önce sık sık fal aldığım bir kullanıcıya ulaşamıyorum. Hesabı kapanmış gibi görünüyor. Acaba iletişim bilgilerine ulaşmam mümkün mü?”

Birkaç saat sonra gelen cevap onu daha da çaresiz hissettirdi.

“Üzgünüz, ancak falcılarımızın kimlik bilgileri gizlidir. Kullanıcı hesabını kapattıysa, ona ulaşmanız mümkün değildir.”

Yani artık resmen kaybolmuştu.

Bu cevabı okuduğunda, telefonu elinden bırakıp derin bir nefes aldı. Ne yapacaktı?

Beyninin içinde sesler yankılanıyordu:

“Sen zaten her şeyi kaybediyorsun, değil mi?”

“Birini kaybetmeye daha hazır mısın?”

“Onu bulmadan yaşayabilecek misin?”

O gece, saatlerce eski konuşmalarını ve Gökçe’nin fal seanslarını dinledi.

Konuşmaları dinlerken farkında olmadan onu özlediğini hissetti.

Sesi sakindi. Sözleri huzur vericiydi. Arda, ne kadar süredir huzur kelimesini hissetmediğini düşündü.

Bir noktada, Gökçe’nin eski bir falda söylediği cümle dikkatini çekti.

“İstanbul’dan ayrılalı uzun zaman oldu. Defne’yle küçük bir sahil kasabasında yaşıyoruz. Sade bir hayat kurduk. Bazen uzun yürüyüşlere çıkıyorum. Özellikle Köyceğiz’e gitmeyi seviyorum.”

Arda, aniden doğruldu.

Köyceğiz.

İlk defa bir ipucu yakalamıştı.

Beyni hızla çalışmaya başladı. Orada bir yerlerde olmalıydı.

O gece hiç uyumadı. Sabah ilk uçakla Dalaman’a gitti.

Kiraladığı arabayla Köyceğiz’e doğru yol aldı. Yolda, göğsünde garip bir his vardı.

Merak mıydı?

Kaygı mıydı?

Bir şeyi bulma isteği miydi?

Bir yıl önce olsa, bunu yapmazdı.

Ama artık… Değişmişti.

İlk defa, bir şey için savaşmak istiyordu.

Köyceğiz’e vardığında, bir kafeye oturdu.

Ne yapacaktı?

Bu kasabada, o kadını nasıl bulacaktı?

Bir taktik belirledi: Kızı olan kadınları bulmalıydı.

Ondan kalan tek ipucu, Defne’ydi.

İlk gün sonuçsuz geçti. İkinci gün, yine sonuç alamadı.

Ama üçüncü gün, yaşlı bir kadınla konuşurken önemli bir bilgi aldı.

“Buralarda uzun zamandır yaşayan bir kadından bahsediyorsun. Kızı var. Ama fazla insanlarla görüşmez. Biraz ileride, orman yolunun sonunda küçük bir evi var.”

Arda’nın içi kıpır kıpır oldu.

Bu oydu. Onu bulmuştu.

Ayakları onu orman yoluna doğru götürürken, içindeki bütün duygular birbirine karışmıştı.

Ne hissediyordu?

Merak mı? Aylarca falına baktırdığı, sesini duyduğu kadın… Karşısında olacak mıydı?

Korku mu? Eğer orada değilse? Eğer… Yine kaybederse?

Heyecan mı? Hayatında ilk defa bir şeyi bulmaya bu kadar yaklaşmıştı.

Adımları hızlandı.

Yolun sonunda, küçük bir taş ev görünüyordu.

Kapının önünde, eski bir tahta masa vardı. Rüzgâr hafifçe çanı sallıyordu.

Birkaç metre kala, nefesini tuttu.

Ve işte o an, tam kapıya yaklaşırken, hikâye bitmedi.

Çünkü o an, hayatın en büyük falı açılıyordu.

BÖLÜM 5: Büyük Arkana

Kapıyı tıklattığında içeriden bir hareket duyuldu.

Bir sandalye gıcırdadı, ayak sesleri yaklaştı.

Kapı açıldığında, ilk defa yüz yüze geldiler.

Arda, onu bir yerden tanıdığını hissetti. Ama nereden?

Gözleri, yüz hatları, sesi…

Beyninde bir şey kıpırdadı. Daha önce onu görmüştü. Ama nerede?

Ve o an, zihninin derinliklerinde gömülü bir anı canlandı.

Bir düğün.

Beyaz bir gelinlik içinde Elif, yanında o gün hiç önemsemediği bir kadın.

Elif’in elini tutarak ona fısıldadığı bir cümle:

“Bu benim en yakın dostum. Üniversiteden beri yanımda.”

Arda’nın gözleri büyüdü. Kanı çekildi.

“Sen…”

Gökçe başını hafifçe yana eğerek acı bir tebessüm etti.

“Beni hatırlıyorsun değil mi?”

Arda, kalbinin deli gibi çarptığını hissetti.

“Sen Elif’in arkadaşısın. Düğünümüzde seni gördüm… Ama neden? Neden bana gerçeği hiç söylemedin?”

Gökçe derin bir nefes aldı. Gözleri nemlenmişti.

“Sana her şeyi anlatacağım. Ama önce içeri gir.”

İçeri geçtiğinde, küçük ama huzurlu bir odada buldu kendini.

Pencerenin önünde küçük bir masa, üzerinde tarot kartları.

Her şey bir anda anlam kazanmaya başladı.

Arda gözlerini kıstı.

“Beni buldun… Değil mi? En başından beri biliyordun.”

Gökçe başını eğdi.

“Evet. Ama ben seni bulmadım, Arda. Elif beni sana bıraktı.”

Gökçe çekmeceden eski, katlanmış bir kâğıt çıkardı. Elif’in el yazısı.  Arda katlanmış kâğıdı titreyen elleriyle alıp okumaya başladı:

“Gökçe’m,

Eğer bu mektubu okuyorsan, artık burada değilim. Ama senden son bir şey için istemek zorundayım. Arda, güçlü biri. Ama bazen insanlar en güçlü yerlerinden kırılırlar. O, benim ölümümle paramparça olacak. Ve kendini kaybedecek.

Beni kaybettikten sonra, onu tamamen yalnız bırakmamanı istiyorum. Ama doğrudan gitme. Eğer ona “Ben Elif’in arkadaşıyım” dersen, beni bir gölge gibi hatırlayacak ve seni kabul etmeyecek. Ama başka bir şekilde hayatına girersen… Belki de, ona yeni bir yol gösterebilirsin.

Ne yapacağını bilemiyorum. Ama sadece bil ki, eğer bunu yaparsan, ben huzur içinde giderim.

Beni hep hatırla.

Arda’ya göz kulak ol.

 Elif.”

Arda, kâğıdı titreyen ellerle tuttu. Gözlerinden akan yaşlar mektubun Elif kısmının tam ortasına düştü.

“Elif… Seni bana mı bıraktı?”

Gökçe başını salladı.

“Evet. Ama ben de başta ne yapacağımı bilemedim.”

“Sana hiçbir şey söylemeden hayatına nasıl gireceğimi düşündüm. Seni yakından tanıyan biriyle iletişime geçmem gerektiğini biliyordum. Ve o kişi, Levent’ti.”

Arda nefesini tuttu.

“Levent mi? O da biliyor muydu?!”

Gökçe başını salladı.

“Bilmiyordu. Ama Elif öldükten sonra seninle kim ilgileniyor, kim en yakının, onu öğrenmem gerekiyordu. Levent’in sosyal medya hesaplarını buldum. Sonunda onunla iletişime geçtim.”

Zaman yavaşladı.

Arda her şeyin nasıl örüldüğünü anlamaya başladı.

“Ona ne dedin?”

“Bir şekilde seni konuşmaya ikna etmesini istedim. Ama bir psikolog gibi değil. Daha farklı bir şey gerekiyordu. İnsanlar bir terapiste gitmeye direnebilir, ama kaderlerine inanmayı seçebilirler. O yüzden, seni bir falcıya yönlendirmesini istedim.”

Arda’nın gözleri bir noktaya sabitlendi.

Levent’in kahveye çağırması.

Tarot uygulamasından bahsetmesi.

“Sadece bir dene” demesi.

Ve Arda’nın o gece Gökçe’yi seçmesi.

Arda bir adım geri çekildi.

“Bu tamamen tesadüf değildi. Beni oraya çeken sendin.”

Gökçe derin bir nefes aldı.

“Evet. Ama senin Gökçe’yi seçmen… İşte orası kaderdi.”

Arda bütün bunları anlamaya çalışırken, Gökçe masasındaki tarot destesine uzandı.

“Bir kart daha açmak ister misin, Arda?”

Arda bir süre düşündü. Sonra, ilk defa kendi iradesiyle kartlara dokundu.

Üç kart çekti.

Kule – Geçmişin enkazı, eski hayatın yıkılması.

Güneş – Yeniden doğuş. Kaybolan ışığın tekrar ortaya çıkışı.

Aziz – Gerçek dostluk, iki ruhun birbirine ayna olmasıdır.

Arda, üçüncü karta uzun uzun baktı.

Gökçe, ona dikkatlice baktı.

“Bu fal, sana ne söylüyor?” diye sordu.

Arda gözlerini kapattı. İlk defa derin bir nefes aldı.

“Bana, hayatın en büyük falcısının kader olduğunu söylüyor.”

Ve ilk defa, karanlıktan çıkmayı gerçekten istediğini hissetti.

Ve işte böyle, hayatın en büyük falı açılmış oldu.

Büyük Arkana tamamlanmıştı.


Notlar:

  1. Büyük Arkana: Her birinin üzerinde isimleri ve Roma rakamları ile numaraları yazılı Tarot kartlarıdır.
  2. Bu yazı, Gökçe Hanım, Zeynep ve varlığını Allah’a emanet ettiğim kardeşim Hakan ile kanserle mücadele edenlere, yakınlarına adanmıştır.
  3. Okuma Esnasında Tavsiye Edilen Şarkı: Dedublüman, Belki- Akustik
100% LikesVS
0% Dislikes

1 Comment

  1. Dero

    Her karanlığımızın aydınlığa çıkması dileği ile. Kaleminize sağlık

Leave a Reply to Cevabı iptal et