Yeşil Mavi

Gökhan Akkaynak, Seçici Geçirgen

Kendi Evinde Misafir

Memleketimizde kendi evinizde misafir edip de evinizin her işine karışan, sürekli bir şey isteyen ve asla tatmin olmayan insanlara söylenen güzel bir söz vardır: “Kendi evimde misafir oldum.” Bu aralar nedense sık sık bu ifade aklıma geliyor😊

İş nedeniyle yaklaşık iki aydır Türkiye’deyim ve yoğunluktan fırsat buldukça çevremi gözlemlemeye, esnaflarla konuşmaya, insanları dinlemeye çalışıyorum. Gördüm ki benim insanım, benim milletim çoktan kendi evinde misafir olmuş. Türk, Kürt, Çerkez, Alevi, Sunni vd. birçok unsurdan gelen Türkiyeli insanın emeği, uygulanan yanlış ekonomi politikaları sonucunda bu ülkenin kuruluşunda kanını hiç akıtmamış ve ülkeye bir tuğla koymamış insanlara hizmet etmek için olabildiğince sömürülüyor.

Arada açıp TV kanallarına bakıyorum. Medya ikiye bölünmüş; bir şeyin doğru veya yanlış olduğunu söylemeden önce bunun kime faydası olduğuna bakıyor. Bana göre Türkiye’de medya, devlet gibi tamamen çürümüştür ve Türkiye halkı bu yozlaşmış medya takımı yüzünden objektif gerçekliği duyma şansına hiçbir zaman sahip olamaz. A Haber’i açarsanız ülkede her şeyin güllük gülistanlık olduğunu dinlersiniz. Aynı anda Tele 1’e geçersiniz orada da neredeyse Kemal Kılıçdaroğlu (“KK”) hükümetini ilan edecektir, daha seçim bile olmadan.

Korkarım KK yakında aday olarak Türkiye Cumhuriyeti çok partili seçim tarihinin en başarılı siyasetçisinin karşısına çıkacak. Bu bizim Necip’in stoperde kullanılmasıyla eş değer bir risktir. Necip sapına kadar Beşiktaşlıdır, düzgün bir karakter, iyi bir profesyonel ve iyi niyetli bir sporcudur. Emekli olduğunda da Beşiktaş’ın şanlı tarihinde hak ettiği saygıyı alacaktır. Ama Necip asla bir Q7, Sergen hadi onları da geçtim, bir Atiba değildir ve olamayacaktır. Biz Necip’i öneminden dolayı defansa koyuyoruz ve fakat top ona her geldiğinde elimiz yüreğimizde bekliyoruz. Nitekim en fazla Necip sayesinde maç kaybediyoruz ve gol yiyoruz. Benzer şekilde siyasette de en fazla Necip olacak birisini kendi evinde misafir olanların ülkesinde cumhurbaşkanı adayı yapmak nasıl bir basiretsizliktir, ben bunu anlayamadım gitti.

Benim sayın KK nin kişiliği vs. ile ilgili bir sorunum yok. Kendisinin iyi bir bürokrat olduğunu ama iyi bir siyasi lider olmadığını düşünüyorum. O yüzden onu Türkiye tarihinin çok partili seçimlerinde seçim açısından en başarılı siyasetçisinin karşısına koymak nasıl bir aklın ürünüdür, onu da anlamakta zorluk çekiyorum.

Sayın Kılıçdaroğlu; görüyorum ki siz aday olacaksınız. Seçim gecesi bir aksilik olmasa ikamet ettiğim ülkenin ekranından seçim sonuçlarını takip ediyor olacağım. Şunu bilin ki bu seçimi siz aday olup kazanamazsanız, çoğu insan gibi benim de iki elim yakanızda olacaktır. Ve yapacağım ilk iş, ülkeye geldiğimde kendime en yakın CHP merkezine giderek tepki göstermek, varsa protestolara katılmak, sizin artık siyaset sahnesinden çekilmeniz için elimden geleni yapmak olacaktır. Öte yandan helalleşme fikrinizi değerli buluyorum. Bu ülkenin artık inançlı-inançsız, Alevi-Sunni, Türk-Kürt, sağcı-solcu ayrımından kurtularak birbirini kucaklaması, herkesin diğerinin yaşam alanına saygılı olması gerektiğini düşünüyorum. Ancak sizin anladığınız helalleşme, vatandaşlar arasında değil de kanunlara ve uluslarası hukuka göre suç işlemiş, yolsuzluk yapmış, cinayet işlemiş, kara para aklamış insanları da kucaklamak ise bilin ki öyle bir helalleşmede ben yokum.

Yeni Yönetimden Beklentilerim

Bu vesile ile siz veya bir başkası, kim seçilirse seçilsin, sicili tertemiz bir T.C. vatandaşı olarak benim yeni yönetimden beklentilerimden kendimce önemli bulduklarımı aşağıda naçizane sıralıyorum:

– Anayasada Türkiye’deki tüm etnik unsurları kucaklayacak bir vatandaşlık tanımının yeniden yapılması.

– Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi.

– Ana dilde eğitim hakkının tanımlanması, çoklu resmi dilin kabulü.

– Devlet yönetiminde bilimin ve çağın gerekliliklerinin egemen kılınması.

– TCMB bağımsızlığının anayasada güvence altına alınması ve TCMB yönetiminin hükümetlerden bağımsız hale getirilmesi.

– Adalet sistemi reformu; Türkiye’deki insanların haklarını gasp eden, açık açık hukuksuzluk yapan tüm yargıç, savcı ve yüksek mahkeme üyelerinin tasfiye edilmesi. Ayrıca adli sistemle ilgili yönetim, terfi, özlük hakları vs. konularının yürütmeden tamamen ayrılması.

– Adalet ve güvenlik dışındaki tüm kamu kuruluşlarının özelleştirilmesi.

– TÜİK yönetiminin Türkiye’deki özel kesim ekonomik birimlerin (işverenler, işçi temsilcileri, TCMB, vb.) oluşturacağı bir konsorsiyuma devredilmesi.

– Kapsamlı bir medya reform ile medya patronlarının devletle iş yapmasının bütünüyle önüne geçilmesi.

– İfade özgürlüğünün anayasada yeniden tanımlanması ve güvence altına alınması.

– Ülkem için artık bir ulusal güvenlik meselesi haline gelmiş tarikatların ticari ve ekonomik faaliyetlerinin yasaklanarak bu tarikatların devlet tarafından sıkı denetim altında tutulması, tarikat gücünü kullanarak insanları maddi ve manevi olarak sömürenlere ağır cezalar getirilmesi.

– Vergi sisteminin baştan aşağı değiştirilerek doğrudan vergilerin arttırılarak dolaylı vergilerin azaltılması, vergi kaçakçılığı suçuna caydırıcı cezaların getirilmesi. Hesap uzmanları kurulunun yeniden oluşturulması ve denetimlerin etkinleştirilmesi.

– Türkiye’de inanç ve inançsızlık hürriyetinin güvence altına alınması.

– Diyanet İşleri Başkanlığı’nın denetleme fonksiyonu dışındaki faaliyetlerine son verilmesi ve her cemaatin inançlarının gereği olan ibadethane, din görevlisi vs. masraflarının yükünün devlet bütçesi üzerinden kaldırılarak ilgili cemaatlere devredilmesi.

– Zorunlu din eğitiminin tüm müfredattan kaldırılması. Din eğitimin tüm dinleri içerecek ve isteyen öğrencilere verilecek şekilde düzenlenmesi.

– Eğitim sisteminin baştan aşağı revize edilerek eğitimin bilim ve teknolojik gereklilikler doğrultusunda ve ülke ekonomisinin ihtiyaç duyduğu her düzeyde nitelikli çalışan yetiştirecek şekilde yeniden düzenlenmesi. Hiçbir akademik değer üretmeyen üniversitelerin kapatılması ya da geliştirilerek yeterli düzeye getirilmesi.

– Anayasada devlet memurlarına performans ve vatandaş memnuniyet kriterleri getirilmesi ve bu konuda etkinliği sağlayacak şekilde düzenlemelerin yapılması.

– İşsizlik sorununun devletin sorumluluğundan çıkarılarak topluma devredilmesini öngören değişikliklerin yapılması.

– Fiziksel ve mental kısıtları nedeniyle çalışamaz durumda olan vatandaşlar hariç tüm vatandaşlara yönelik devlet destekleri ve transfer harcamalarının durdurulması.

– Siyasi partiler kanunun değiştirilerek siyasi partilerin üst yönetiminin ve milletvekili adaylarının üyeler tarafından belirlenmesinin sağlanması. Siyasi kişiliklere her yıl tüm mal varlıklarını raporlama ve parti web sitelerinde yayınlama zorunluluğu getirilmesi. Bu beyanların doğruluğunun bağımsız yargı tarafından düzenli olarak denetlenmesi ve raporlanması için gerekli düzenlemelerin yapılması.

– Kürsü dokunulmazlığı dışındaki dokunulmazlıkların kaldırılması. Seçim barajının kaldırılması.

– İhale Kanunu’nun uluslararası örneklere uygun hale getirilmesi, istisnaların kaldırılması veya minimize edilmesi.

Kuşkusuz bunlar sadece benim ve ilk etapta aklıma gelen görüş ve öneriler. Bunlarla beraber herkesin bu konular üzerinde kafa yorarak düşünce üretmeleri ve bu çerçevede her türlü görüşün ciddiyetle ele alınarak üzerinde düşünülmesi gerektiğine inananlardanım. Doğrunun ne olduğunu hiçbirimiz bilmiyoruz. Ancak hepimiz sorumluluk alıp görüşlerimizi ortaya koyar ve açık yüreklilikle tartışırsak en doğruyu hep beraber bulabiliriz. Nihayetinde bu ülke bizim ve hepimizin sağlık, mutluluk ve huzur içinde, insan onuruna yaraşır bir hayat sürmeye hakkımız olduğunu düşünüyorum.


Kapak fotoğrafı: Gökhan Akkaynak

100% LikesVS
0% Dislikes

Leave a Reply