Yeşil Mavi

Doğa, Gülçiçek Polat

Plastikler; Doğaya ve Canlı Yaşama Etkileri

Günlük ihtiyacımızı karşılamada kullandığımız plastik ürünlerin üretimi ve tüketimi dünya genelinde artmaktadır. Kullanım kolaylığı, dayanıklılığı, hızlı ulaşılabilmesi, alternatiflerine göre ucuz olması, özellikle gıdaların ve diğer dayanıksız tüketim mallarının korunmasında önemli işleve sahip olması gibi nedenlerle plastik ürünlere olan talep her geçen gün artmaktadır. Özellikle şehir yaşamında son dönemde hızla yaygınlaşan tek kullanımlık plastik ürünler, zaman tasarrufu sağladığı için de yaygın olarak tercih edilmektedir.

Plastik ürünler, yukarıda saydığımız nedenlerden dolayı hayatımızı kolaylaştırırken üretim aşamasından başlayarak kullanım sonrası da dahil olmak üzere bir dizi sorun ile karşımıza çıkmaktadır.

Uzmanlara göre plastiğin üretilmesi için petrol, doğalgaz ve kömüre ihtiyaç duyuluyor.  Doğalgaz ve petrol çıkarmak için yapılan ormansızlaştırma çalışmaları da sera gazı salınımının artmasına sebep olmaktadır. Ormansızlaştırılan alan, ayrıca karbondioksitin atmosfere salınmasına da neden oluyor.

Ürünlerin üretim aşamasında belli bazı koşulları -örneğin dayanıklılığı- sağlayabilmeleri için alev geciktiriciler, oksitleme önleyiciler, yumuşatıcılar, kayganlaştırıcılar gibi başka kimyasal maddeler de katkı olarak kullanılmaktadır. Kullanılan bu kimyasal maddeler, ürünler kullanım sonrası doğada kaldığı sürece parçalanarak toprağa ve denizlere kolayca karışabilmekte, böylece mikro düzeyde plastik olarak doğada varlığını sürdürmektedir.

Plastikler, en başta ambalaj sektörü olmak üzere sağlık, ulaşım, yapı ve tekstil sektöründe yaygın olarak kullanılmaktadır. Tek kullanımlık plastik ürünler de son dönemde yaygınlaşan ürünler arasındadır.

İstatistikler, yarısı son 13 yılda olmak üzere bugüne kadar dünyada 8,3 milyar ton plastik üretildiğini gösteriyor.

Plastik ürünler kullanıldıktan sonra üç şekilde bertaraf ediliyor: Çöp sahalarına istifleme, yakma ve geri dönüşüm şeklinde.

Yapılan araştırmalar, plastiklerin sadece %10’nun geri dönüşüm olarak değerlendirildiği yönündedir. Geri kalan %90’ı ise çöp sahalarında birikip doğaya karışıyor veya yakılıyor.

Diğer doğal malzemelerden farklı olarak plastiğin parçalanması çok uzun zaman aldığı için plastik atıklar doğada uzun yıllar çözülemiyor. Dayanıklılıkları ile öne çıkmış plastik ürünler kimyasal kararlılığı ile birlikte atık haline geldikten sonra ancak 1000 yılda doğada parçalanarak yok olabiliyor.

Geri dönüşüm oranının %10’larda olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda geri kalan atıkların doğaya karışması, başta denizler olmak üzere her tür çevre kirliliğine sebep olmaktadır. Yakılma sonucu da karbondioksit salınımı gerçekleştiği için hem iklim hem de insan üzerinde zararlı etkilere sahip olmaktadır.

Geri dönüştürülmeyen plastiklerin çoğu denizlere karıştığı için plastik kirliliği en çok denizlerde ve çok etkileri de deniz canlılarında görülmektedir.

Fabrika atıkları, şehirlerden nehir yoluyla denizlere dökülen atıklar, çöp yığınlarından dağılıp deniz sularına karışan atıklar, evlerde ve iş yerlerinde yapılan temizlik faaliyeti sonucunda sulara karışan atıklar denizlerin kirlenmesine sebep olmaktadır.

Uzmanlar her sene yaklaşık 12 milyon ton plastiğin denizlere karıştığını belirtiyor. Bunun da dakikada yaklaşık bir kamyon dolusu plastik olduğunu düşünürsek bize plastik atığın denizlere etkisini gözler önüne seriyor. Bunun sonucunda deniz canlıları plastikleri yiyerek ve plastikler yüzünden boğularak ölmektedirler. Deniz kuşlarının yüzde 90’ının, deniz kaplumbağalarının üçte birinin, balina ve yunusların yarısından fazlasının midesinde plastik olduğu bilinmektedir.

Örneğin; 21 Kasım 2018 tarihinde Endonezya’da ölü olarak bulunan bir balinanın midesinden 15 plastik bardak, dört plastik şişe, 25 plastik çanta, iki terlik olmak üzere 1000 parça plastik atık çıktığı açıklandı.

Bu durum, deniz ürünlerini tüketen insanları da yakından etkilemektedir. Çünkü insanların tükettiği deniz ürünlerinin yaşadığı ortamlarda çeşitli plastikler ve plastiklerden yayılan çeşitli kimyasallar bulunuyor. Bu yüzden insanlar, tükettikleri besinler ile farkında olmadan zararlı kimyasallara maruz kalıyor. Plastiklerden gelen zararlı elementler kurşun, kadmiyum ve cıvadır. Bunlar balıkların çoğunda bulunmaktadır.

Bazı plastiklerde bulunan kanserojen özellikli kimyasal maddelerin meme ve prostat kanseri, erken ergenlik, düşük doğum, şeker hastalığı, metabolizma bozuklukları, üreme sorunları ve cinsel isteksizlik gibi hastalık ve sorunlara yol açtığına dair kanıtlar da bulunmuştur.

İnsanların vücuduna giren plastiklerin miktarını araştıran Dünya Doğayı Koruma Vakfı, araştırma sonucu bir insanın farkında olmadan yılda ortalama 250 gramlık bir itfaiyeci kaskı kadar plastik tükettiği ortaya çıkarmıştır.

Hem doğaya hem de canlılara zarar veren plastiklerin üretim ve tüketiminin azaltılması hedeflenmelidir.

Dünya Ekonomik Forumu, 2016 yılında yayınladığı raporda plastiklerin zararlarına dikkat çekerek “Bugün dünyadaki denizlerde toplam 150 milyon ton plastik bulunmakta ve her yıl 5 ila 13 milyon ton plastik denize karışmaktadır. Araştırmalara göre plastik tüketimine bu şekilde devam edilirse 2050 yılında denizlerdeki plastiğin ağırlığı tüm deniz canlılarının toplam ağırlığını geçecek noktaya gelecektir.” demiş ve uyarılarda bulunmuştur.

Birleşmiş Milletler de; dünya çapında en az 800 canlı türünün okyanus molozlarından etkilendiğini ve bu molozların %80’e yakınının plastikten oluştuğunu belirtmiştir. Ayrıca bu şekilde her yıl üretilen yaklaşık 200 milyon ton plastiğin 8 milyon tondan fazlasının okyanuslara karıştığını belirterek okyanuslardaki plastikten kaynaklı tehlikenin boyutlarını gözler önüne sermiştir.

2019 yılında Amerikalı Victor Vescovo, Pasifik Okyanusu’nda bulunan ve dünyanın en derin noktası olarak bilinen Mariana Çukurunda 11 km derine inerek incelemelerde bulundu. Bu incelemelerde, plastik torbaya ve şekerleme poşetine de rastladığını belirtti. Bu durum, plastik atıklardan dolayı denizlerin ne ölçüde tehdit altında olduğunu göstermesi açısından da ilginç bir örnektir.

Bir taraftan plastik üretim ve tüketimi hızla artarken bu duruma karşı az da olsa bazı önlemler alınmakta ve çevre örgütleri de bu konuda mücadeleler yürütmektedirler.

Çevresel açıdan en büyük etkiyi yaratan tek kullanımlık plastiklerin kullanımı, AB ülkeleri tarafından 2021 itibariyle yasaklandı. Plastik içecek pipeti, kulak pamuğu pipeti, çözünür olmayan tüm poşetler, plastik bıçak, çatal, kaşık, tabak, bardak, yiyecek ve içecek kutuları, içecek karıştırma çubukları ve benzeri birçok ürünü yasaklayan AB ülkeleri bu kararla plastik tüketimini azaltmayı hedeflemiştir.

27 Avrupa Birliği ülkesini ilgilendiren bu kararın, AB pazarına mal satmak isteyen üreticilerin ekonomik model değişikliğine gitmek zorunda kalmasına yol açması açısından küresel düzeyde bir etki yaratacağı belirtildi.

Ayrıca uluslararası çevre kuruluşu olan Greenpeace; plastik atıkların çevreye verdiği zararları anlatarak mücadele yürütmektedir.

Greenpeace Akdeniz Projeler Sorumlusu Deniz Bayram yaptığı açıklamada “Plastik kirliliği ile mücadele için acilen harekete geçmeliyiz, çünkü iki dakikada kullanıp attığımız tek kullanımlık plastikler doğada yüzlerce yıl kaybolmuyor. Denizlerimiz daha fazla plastiği kaldıracak durumda değil. Avrupa Birliği, pipet, plastik çatal bıçak gibi ürünlerin aralarında olduğu bu gereksiz plastiklerin üretimini yasakladı. Türkiye’de de projemizi imzalayan 150 bin kişi ‘tek kullanımlık plastiklere ihtiyacımız yok’ diyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, sıfır atık politikasının gereğini yaparak harekete geçmeli ve bu yasağı Türkiye’ye getirmeli. Bu sayede Türkiye plastikle mücadelede öncü ülkeler arasında yerini alabilir. Üç tarafı plastiklerle değil, denizlerle çevrili bir Türkiye için bunu yapmalıyız.” Diyerek plastik kirliliğine dikkat çekmiştir.

Çevresel açıdan en büyük etkiyi oluşturan ve alternatifi olan tek kullanımlık plastikler ürünlerin kullanımı, AB ülkelerinde yasaklandığı gibi ülkemiz dahil olmak üzere dünya genelinde de engellenmelidir. Yalnızca iki dakikalığına kullandığımız ürünlerin doğada yüzlerce yıl kaldığını düşünerek bu ürünlerin tüketiminden uzak durmalıyız.

Çok az orana sahip olan geri dönüşüm oranının arttırılması yönünde de adımlar atılmalıdır.

Plastik atık sorunu, ülkelerin kendi sorunu olmayıp genel dünya sorunu olduğu için uluslararası iş birliği yapılarak kalıcı çözümler üretilmelidir.

Son yıllarda ciddi boyutta artan plastik tüketim kültürünün terk edilerek doğa ve çevre temelli sorumlu tüketim ve yeniden kullanım kültürünün yerleşilmesinin sağlanması gereklidir.

Plastiklerin çevreye ve canlılara verdiği zararlar anlatılarak insanların bilinçlenmesi sağlanabilir. Farkındalık yaratmak için kamu spotları, siyasi partiler, şirketler ve dernekler aracılığı ile halka anlatılıp tüketimin azaltılmasına yardımcı olunabilir. Devlet ve yerel yönetimler de çevre ve sağlık temelli politikalar üretmelidir.

100% LikesVS
0% Dislikes

Leave a Reply