Yeşil Mavi

M. Cem Özmen, Seçici Geçirgen

Arkadaşlarım “İyi Aile Yoktur”u Okuma Konusunda Neden İsteksiz?

Geçtiğimiz aylarda Nihan Kaya’nın “İyi Aile Yoktur” adlı kitabı üzerine bir yazı yazmıştım. Bu yazıda da belirttiğim üzere kitaptan çok şey öğrendim ve yazarın da böylesine hassas bir konuya bakarken gösterdiği cesarete de hayran kaldım. Daha sonraki süreçte yazarın birkaç kitabını (“İyi Toplum Yoktur”, “Bütün Çocuklar İyidir”, “Yazma Cesareti”) daha okudum. Ayrıca bu konularla ilgili bazı videolarını da izledim. Bütün bunların sonunda hem kendi yetiştirilme koşullarıma hem de bugün toplumdaki yaşanan birçok sorunun kaynağına yönelik çok yararlı bilgiler ve değerli bakış açıları kazandığımı düşünüyorum. Hatta bugün “İnsanların çoğu neden mutsuz?”, “Mutlu birey nasıl yetiştirilir?” ya da “Sağlıklı bir toplum-birey ilişkisi nasıl olur?” gibi hepimiz açısından son derece kritik olan bazı sorulara daha gerçekçi yanıtlar üretebilmek açısından da bu kitapların okunmasında büyük yarar olduğuna inanıyorum.

Bu mantıkla çevremdeki birçok arkadaşıma kitaptan (“İyi Aile Yoktur”) ve yazardan (“Nihan Kaya”) bahsettim. Kitabın içeriğinde neler olduğundan, bana neler kattığından, bakış açılarımı nasıl değiştirdiğinden uzun uzun söz ettim. Övgülerimi, beğenilerimi ifade ettim. Kitaptan bir kısım bölümleri ya da konuyla ilgili bazı videoların linklerini paylaştım. Gördüğüm genellikle şu oldu: Herkes konuyla ilgileniyor, kitapta yazılanlara yönelik bir merak duyuyor, anlayabildiği kadarıyla yazılanları beğeniyor, çoğuna katılıyor ancak kitabı okuma konusunda belirgin bir isteksizlik gösteriyor. Hepimizin hayatını doğrudan ilgilendiren bu konularla ilgili bu isteksizliği görünce önceleri çok şaşırmıştım, nedenini anlayamamıştım ama üzerinde düşününce birkaç küçük ipucu bulabildim sanırım 😊

Kitapla ilgilenen ancak okuma konusunda isteksizlik duyan birinci grup, genellikle çocuğu olan arkadaşlarımdan oluşuyor. Bu kişiler, kitapta daha çok çocuk eğitimine yönelik anne-babaların yapmış olduğu/olabileceği hatalardan ve eksikliklerden söz edildiğini düşünerek daha baştan bir alınganlık gösteriyorlar ve kendi yapmış oldukları/olabilecekleri hataları görmek istemedikleri için kitabı okumak istemiyorlar. “Ben zaten iyi bir anne olup olmadığım konusunda sürekli kendimi sorguluyorum, üstüne bir de kitabı okuyup da eksikliklerimi görürsem iyice mahvolurum” ifadesi, bu gruptaki arkadaşlardan en fazla duyduğum cümle oldu. Ben yazarın amacının bu olmadığını, ebeveynleri eleştirmek istemediğini, tam aksine her birimizin yetişme koşullarını tartışmayı hedeflediğini ifade etsem de bu yargıları değiştirme konusunda çok başarılı olamadığımı belirtmek isterim 😊

Kitabı okuma konusunda isteksiz olan ikinci grup, daha çok çocuğu olmayan kişilerden oluşuyor. Bu kesim de yine kitabı doğrudan çocuk yetiştirmeye yönelik olarak algıladığı için “benim zaten çocuğum yok, bu bilgileri ne yapayım?” mantığıyla kitaptan uzak duruyor. Halbuki kitabın kendi yetiştirdiğimiz çocuklardan çok belki bizleri, ailemizi ve tüm toplumu anlamaya yönelik tartışmaları içerdiği konusunda ikna olabilseler belki daha farklı bakabilecekler.

Kitabın sadece çocuklarımızla ilgili değil bizim çocukluğumuzla ilgili yönleri olduğunu da anlayan bir grup arkadaşımda ise kendi çocuklukları üzerinden çekince yaşadıklarını ve belki kendilerinin yanlış/eksik yetiştirilmiş olabileceği olasılığını duymak istemediklerini gözlemledim. Bu durum, varsa kendi eksiklerimizi veya travmalarımızı görüp onlarla yüzleşme ve sonrasında onları sağaltmaya yönelik çabalara girme konusunda bir yetersizlik/güçsüzlük/isteksizlikten de kaynaklanıyor olabilir tabi.

Aynı şekilde geniş bir grup arkadaşımda da anne-babalarına yönelik eleştirel bir anlayışa hazır olmadıklarını ya da eğer yetiştirilme koşullarıyla ilgili bir eksiklik/hata gözlemlerse onlara yönelik bir değerlendirmeye/sorgulamaya girmek zorunda kalacaklarını, bunu da pek istemediklerini gördüm. Özellikle bazı arkadaşlarımızın annelerini veya babalarını hatta bazılarının her ikisini de kaybetmiş olduklarını düşünürsek bu duygusal yaklaşım oldukça anlaşılır gelebilir. Öte yandan içinden geçtiğimiz pandemi sürecinde de insanların özellikle yaşlı akrabalarına, annelerine, babalarına yönelik daha duygusal olduklarını göz önüne alırsak çoğu kişide “artık ne yapalım, beni nasıl yetiştirdilerse yetiştirdiler, bu saatten sonra bunları kurcalamanın, onları sorumlu tutmanın ne yarar var, yarın bir gün başlarına bir şey gelirse üzülürüm, vs.” şeklinde bir düşünceyle kitabı okumaya mesafeli durduklarını gözlemledim. Halbuki yazarın da kitapta (ve konuşmalarında) bolca söylediği gibi amaç ne çocuklarımızdan dolayı kendimizi ne de bizi yetiştirme süreçlerindeki eksikliklerden dolayı ailelerimizi suçlamak. Tam tersine bu süreçlere biraz daha yakın bakarak geçmişten gelen yanlışlar varsa onların kendi üzerimizdeki etkilerini bulup onları iyileştirmek ve geleceğe yönelik olarak da bu derslerden yararlanarak çocuklarımızı daha sağlıklı bir şekilde yetiştirmeye yönelik katkı sağlamak.

Nihan Kaya

İlginç olan bir nokta da, birçok arkadaşımın her ne kadar anne-babalarını çok sevseler de zaman zaman onlarla yaşadıkları sorunlardan kaynaklı olarak bu kitaba biraz mesafeli durduklarını gözlemlemem oldu. “Biz şu anda bile zar-zor bir dengede anlaşıyoruz, şimdi bir de beni yetiştirme sürecinde yapmış oldukları yanlışları falan görürsem iyice onlardan soğurum, ilişkilerimiz de iyice bozulur” kaygısıyla kitabı okuma konusunda isteksizlik gösteren arkadaşlarım da oldu 😊

Sadece bu kitap değil ama genel olarak kitap okuma alışkanlığı olmayan ya da olsa da zamanla onu kaybedip artık çok az okuyan ya da hiç okumayan arkadaşlarım da var tabi. Z kuşağının kitap okumamasından şikayetçiyken X ve Y kuşağından arkadaşlarımızın da bu konuda tembellik, isteksizlik gösteriyor olmaları ilginç bir durum. Anlatınca bu kitabın çok güzel olduğuna inanıyorlar, okumak da istiyorlar ama genel olarak okuma alışkanlıklarını yitirdikleri için zorlanan arkadaşları da gördüm bu süreçte.

Bir grup da “daha güzel”ci arkadaşımız var: “Bu kitap güzel ya da yazar başarılı olabilir ama o konuyla ilgili ‘daha güzel’ kitaplar ya da ‘daha iyi’ yazarlar var“ diyen. Diğer kitap ve yazarları okuyorlar mı okumuyorlar mı bilmiyorum ama yine de bu şekilde kitap/yazar yarıştırmak, çok sağlıklı bir bakış açısı gibi gelmiyor bana.

Bir de tabi irili ufaklı kendi görüş, düşünce, inanç, ideoloji, alışkanlık vs. tüm özelliklerine sahip olan ama bunlarla ilgili en küçük bir değişikliği istemeyen, en küçük bir değişime hazır olmayan kişileri de unutmamak gerekir. Bir kitap okuyup ya da bir tartışmaya girip sonrasında kendisinin eksiği ya da çelişkisi ortaya çıktığı için görüşlerini değiştirmek zorunda kalacak olan arkadaşlarımın buna direnip her ne noktada olurlarsa olsun oraya sıkı sıkıya tutunma çabalarının da bu tarz kitapları okuma konusunda bir isteksizlik yarattığını gördüm.

“Okuma isteme benden, buz gibi soğurum senden”ci başka bir grup arkadaşı da hiç saymıyorum tabi 😊

Nihayetinde tek bir kitap (ve yazar) üzerinden gözlemlerimi yazdım ama bu konularla ilgili asıl vardığım sonuç şu: Eğer arkadaşlarıma bir gün “Ya arkadaşlar, şöyle müthiş bir kitap (veya makale?) var. Tüm sorunlarınıza çözüm getiriyor, sizi hayatınızın sonuna kadar son derece mutlu bir şekilde yaşatacak ip uçlarına, yol haritasına sahip, alın bunu mutlaka okuyun” desem, bunu bile çeşitli nedenlerden dolayı okumayacak arkadaşlarımın olduğu kanısına vardım. Yani bir kitabı okumamak için ömür boyu mutluluktan feragat edecek bir yaklaşım var ortada sanki 😊 Bu tabi çok bireysel bir olay değil. Altında psikolojik, sosyal, siyasal, ekonomik vs. birçok neden var ama yine de hayat bizim hayatımız, değil mi? Eğer mutlu olmuyorsak/olamıyorsak gerekçelerin bir önemi var mı? Ne yapıp edip mutlu olmayı başarmamız gerekmiyor mu?

Geçenlerde sosyal medyada, okumanın yarar sağlayabilmesi için daha uzun, disiplinli ve bütünsel okunması gerekliliğine ilişkin bir yazı paylaşmıştım. Fakat sanırım uzun, disiplinli ve bütünsel bir yazı olduğu için çok fazla okuyan olmadı 😊 Belki ilgisini çeken olur diye buraya da bırakıyorum. Bu tür yazıları/kitapları yalnızca okumaya ihtiyacı olmayanların okuması, buna karşın tam da okumaya ihtiyacı olanların ise bu çeşit yazı ve kitaplardan uzak durması da, hayatın ilginç bir ironisi herhalde. Bu paradoksun nasıl çözüleceği de yazmayı ve okumayı önemseyen insanlara yani bizlere ödev olsun 😊

100% LikesVS
0% Dislikes

Leave a Reply