Yeşil Mavi

Doğa, Gülçiçek Polat

Doğa Zorluklardan Hoşlanmaz *

Yaşadığımız Korona virüs pandemi süreci, biz insanların acil olarak doğaya ve kendimize dönmemizin gerekliliğini bir kez daha acı bir şekilde hatırlatıyor. 2019 yılının son aylarında Çin’de ortaya çıktığı belirtilen Korona virüs salgını ile ilgili uzmanlar, salgınların bir çevre sorunu olduğunu, doğanın istismarı sonucunda ortaya çıktığını ve son salgın olmayacağını belirttiler. Yaşadığımız bu süreç, özellikle insan sağlığını ve yaşamını tehdit ettiği için toplum içinde ciddi bir paniğe yol açtı. Doğanın istismarı; ormansızlaşma, vahşi hayvanlara yönelik avcılık gibi yöntemlerle daha çok şehirleşme amaçlanarak yapılıyor ve doğal yaşam alanları daraltılıyor. Korona virüs döneminde Dünya Doğayı Koruma Vakfı (World Wildlife Fund – WWF), ağaç katliamının yüzde 150 arttığını tespit etmiş. Doğal yaşam alanları daraldıkça insanların yaban hayatıyla daha yakından teması olacak gibi görünüyor. Bu temasın artması da virüslerin yaşam alanını değiştirmesine neden olacağından bugünleri tekrar yaşamamız, çok uzak bir ihtimal olmasa gerek. 

Bizler biliyoruz ki doğada tüm canlıların yaşam alanlarını işgal ettiğimiz sürece Korona virüs gibi hastalıklar insanlığa ciddi bir tehdit oluşturmaya devam edecek. Aslında bu pandemi sürecinde yaşadığımız alt üst oluşların benzerlerini diğer canlıların insanların çeşitli faaliyetlerinden dolayı yıllardır yaşadığını bilmekteyiz. Hatta insanların yaptıklarından dolayı bazı canlı türlerinin yok olduğunu veya yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını da biliyoruz.

İnsan faaliyetlerinin neden olduğu ekolojik değişimlerle bağlantılı olarak ortaya çıkan birçok hastalık bulunuyor. Bunu Dünya Doğayı Koruma Vakfı‘nın yayınında yer alan aşağıdaki tabloda da net olarak görebiliyoruz.

Hastalık adıHastalığın insan kaynaklı sebepleri

Sıtma

Ormansızlaşma ve su projelerinin yapılması
Schistosoma (Şistozoma)Baraj yapımı ve sulama
Dang Humması (Dengue Fever)Kentleşme ve kötü barınma koşulları
KuduzOrmansızlaşma ve madencilik
Lyme Hastalığı (Borreliosis)Habitatların bütünlüğünün bozulması
Batı Nil Ateşi (West Nil Fever)Uluslararası seyahatler ve iklim değişkenliği
EbolaOrman tahribatı
Ekolojik Değişimlerle Bağlantılı Hastalıklar

Bu tabloya baktığımızda bizlerin yaşadığı hastalıkların failinin de yine biz insanlar olduğu ortaya çıkıyor.

İnsan faaliyetlerinin sonucu ekosistemlerin tahrip edilmesinin temel nedenlerine baktığımızda tüketim alışkanlıklarımızın gereğinden fazla olduğunu ve buna bağlı sonsuz isteklerimizin ön plana çıktığını görüyoruz. Bu isteklerimizi tahrik ettiğimiz sürece tabiata hakim olmayı kendimizde hak göreceğiz. Doğaya hakim olmayı sürdürdüğümüz sürece de bugün yaşadığımız pandemi süreçlerini daha sık yaşamaya başlayacağız gibi görünüyor.

Doğaya verdiğimiz zarar o kadar büyük ki şöyle bir örnek vermek istiyorum. Günlük hayatta her gün kullandığımız ve belki doğaya etkisini hiç düşünmediğimiz pamuklu bir tişörtün (yaklaşık 250 gr ağırlığında) üretim sürecinde kullanılan su ve yine üretim sırasında havaya salınan zararlı gaz miktarı şu şekilde hesaplanmış.

  • Kullanılan su miktarı: 2,720 litre. (Bu su miktarı, bir insanın 900 günlük su ihtiyacını karşılar. Bu suyun 327 litresi bir daha kullanılmayacak şekilde kimyasallar ile kirletiliyor.)
  • Havaya 3.17 kg karbondioksit salınıyor. (Bu da araçla 11 km. yol gidildiğinde üretilen karbondioksit miktarına eşdeğerdir.)

Bu iki veri bile bizim sınırsız tüketim alışkanlıklarımızın doğal kaynakların tüketimine ne kadar olumsuz etkisi olduğunu gözler önüne seriyor.

İstek ve arzularımızı sınırsız olarak belirlemek yerine ihtiyaçlarımızı mütevazi bir yaşama göre belirleyip diğer canlıların yaşam alanlarını işgal etmeden ortak yaşamı hedef alarak doğa ile barışık yaşam alanları oluşturmalıyız. Doğal kaynakların aşırı, gereksiz ve doğaya zarar veren şekilde tüketicisi olma durumumuzu terk edip, kaynakları koruyarak doğa ile barışık, içindeki bütün canlılarla entegre olarak sürdürülebilir bir yaşamı belirleyip yaygınlaştırmalıyız.

Ünlü felsefeci Spinoza, yaklaşık 350 yıl önce “Her canlı Doğa’nın doğal bir parçasıdır. İnsan, hayvan veya bitki olsun, bu doğallık içinde var olmak için kendi tabiatının yasalarına göre hareket etmelidir.“ diyerek bizi uyarmıştı. Görünen o ki, hepimizin amacı, yaşamımızı Spinoza’nın felsefe anlayışına göre temellenip şekillendirmek olmalıdır.

Kısmi karantina günlerimizde tüketim alışkanlıklarımızın gözden geçirilmesini ve doğaya en az zarar verecek hale getirilmesini dileyelim birbirimize.

* Spinoza

50% LikesVS
50% Dislikes

Leave a Reply