Yeşil Mavi

Derya Doğuşlu, Gezi

Berberiler Diyarı Morocco: Fes (I)

Yolculuğa çıkarken evinden hiç ayrılmamış olanlardan tavsiye isteme.” Mevlâna

Kara kıtaya ilk defa ayak basacağım için çok heyecanlıyım.

5 saatlik uçak yolculuğu ile Afrika kıtasının bir ucundaki “Berberiler diyarı” Morocco’nun ekim sıcağına teslim ediyorum kendimi.

Tüm dünyanın Morocco dediği bu ülkeye biz neden Fas diyoruz? 

Hemen bilgilendirme notunu ekliyeyim.

Bir dönem ülkenin başkenti olan Fes’den dolayı, bizim dilimize ülke Fas olarak yerleşmiş.

Şimdiki başkenti ise Atlantik kıyısında kurulmuş, Kralın da ikamet ettiği modern şehir Rabat.

Fes kenti, üç bölümden oluşuyor:

1- 9 y.y dan kalma eski kent Medina

2- Fransız işgal yıllarında inşa edilmiş, daha modern Fes

3- Artan şehirleşme nedeni ile 1960’larda inşa edilmiş, son dönem yerleşim yeri olan Fes 

Fes ile ilgili kısa bilgilendirmeden sonra son notu da hemen ekliyeyim.

“Fes’i görmeden Fas’ı gördük” diyemezsiniz.

Bu eski başkent adeta ülkenin can damarı. Çeşitli imalathaneler, atölye dükkanlar, bin bir çeşit ürünleri ile Kapalıçarşı misali esnaf ve binlerce turisti de kendine çeken kadim bir kültür.

M.S. 780 yılında kurulan şehir, günümüzde hala ayakta kalan devasa surları içinde şahsi fikrim, hala ortaçağdan kalma, nev-i şahsına münhasır, otantik bir hayat sürer. 

Üstelik buralar UNESCO listesinde yer alıyor.

Genişliği kimi zaman iki metre olan tam dokuz bin sokağı ile labirent bir şehir.

Rehberimiz, geziye başlamadan bu dar ve kalabalık sokaklarda kaybolursak kesinlikle ileri veya geriye dönmememiz gerektiğini sıkı sıkı tembihliyor. “Zaman ne kadar geçerse geçsin kaybolduğunuzda mutlaka biz geri dönüp sizi alırız” ifadesi, hiçbirimizi rahatlatmasa da el mahkum kurallara uyup gözümüzü dört değil on dört açacağız belli ki.

Öyle ki; ülkeyi işgal eden Fransız askerleri korkudan bu sokaklara giremezmiş. Çünkü giren geri dönemiyor. Bu sadece sokakların labirent gibi olmasından ötürü değil tabi.

Bizlerin dümdüz duvar olarak gördüğü bu yollardan içerilere açılan kapılar var ve bu kapılardan içeri çekildiğinizde sonuçlarını bilemediğimiz hikayeler😊

Ünlü “Mavi Kapı”yı resimleyip, kulağımızda rehberimin tembihleri ile biraz da tedirgin dalıyoruz Allah ne verdiyse Fes’e😊

Ülkeye özgü argan yağları, yine buralara özgü baharat karışımı “ras el hanout”, amber kokulu minik sabunlar, deve kemiğinden yapılma objeler, gümüş ile bakırın birlikte işlendiği harika ürünlerin satıldığı dükkanlar aklımı başımdan alıyor.

Sokaklara çıkınca daha önce beynimde yer etmemiş sokak lezzeti kokularını algılıyorum ancak cesaretim yok.

Tadımlamadan, sadece görsel alarak hafızama kaydediyorum bu anları.

Öyle ya, bazen bu lezzetli görsellerin yanında deve kellesi satan kasapları gördükçe arkama bakmadan yürümeye devam😊

Bu masallardan fırlamış şehirde son durağımız, yine görülecek yerler listemde yer alan ünlü deri boyama atölyelerinin yer aldığı tabakhaneler.

Kötü kokuları duymamamız için mekâna giriş yapmadan rehberin dağıttığı nanelere sıkı sıkı yapışıyoruz. Ne kadar lazım olacağını daha mekâna giriş yaptığımız daracık merdivenlere tırmanırken anladım. 

Ve terastayız.

Bu olağanüstü tarihi otantik mekânda yine dünyanın bin bir ucundan gelmiş fotografçıların ve gezginlerin hayallerini süsleyen manzara tam karşımda.

Onlarca kuyu haznesinin içinde rengarenk işlenecek deriler, kuyuların içinde bu kokuya rağmen çıplak ayakları ile derileri çiğneyen, hazneden hazneye derileri taşıyan işçiler.

Olağanüstü bu görüntü, insanın üzerinde tuhaf bir etki bırakıyor. Bu zorlu süreçlerde üç kuruşa sağlığını hiçe sayarak arı gibi çalışanları düşünmenin yanı sıra yüzyıllardır aynı usullerde yapıldığını bildiğiniz bir tarihe bakıyorsunuz.

21. Yüzyılın hayat akışında, eski kadim usulleri seyretmek, fotoğraflamak çok acayip bir şey.

Deriler önce temizleniyor, sonra kireç havuzunda bekletiliyor ki iyice temizlensin. Son olarak da boyanıyor. Boyanan deriler teraslarda kurutulmaya bırakılıyor.

Anlaşılacağı üzere deri ürünleri Fas’ta oldukça revaçta ve ucuz. Bunu satış mağazalarındaki yoğun turist ekiplerinden anlıyoruz. Fakat kolay geçmeyen bir kokuları var ve bu yüzden sadece ürünleri seyretmekle yetiniyorum.

Beş saatlik bu eski kenti ayaklarımıza karasular inip de iliklerimizde hissedene kadar geziyoruz.

Önümüzdeki günlerde Fas film platoları ile Sahra çölü gün batımı ve gün doğumu programı var.

Bir sonraki yazımda, Fas film stüdyoları ile  Sahra çölü hikayemi paylaşacağım.

O güne kadar;

Dostçakalın,

Yolda kalın…


Video:

100% LikesVS
0% Dislikes

2 Comments

  1. Fas büyücüler ülkesi,en az yahud’lar kadar büyü dünyasının icindeler ama bu alanda yahudilerden çok daha fazla ilgi görüyorlar. Yazına konu olan deve kellesi çok satıldığına göre bundan mutlaka söğüş ve kelle paça da yapıyor olabilirler. Fas’a deve kellesi ve paçasi çorba içmeye gitmeli… Makaleyi okuyunca özendim..!

    • Derya

      Valla biz Tagine dışına çıkmamaya gayret ettik. Zira aynı develerle çölde hamhal olunca kelle paça pek düşünemiyorum 🤣🤣🤣

Leave a Reply