Nuri Bilge Ceylan (NBC) filmlerini sever misiniz? Biliyorum, yanıtı zor bir soru bu. “Evet, severim” desek; çoğunlukla sessiz, hareketsiz, konuşmasız (“Koza”), yaprağın kımıldamadığı, yerde duran bir elmayı dakikalarca izlediğimiz, rüzgarı dinlediğimiz, uzun, zor filmler (Kış Uykusu: 196 dk., Ahlat Ağacı: 189 dk., Bir Zamanlar Anadolu’da: 163 dk.) ki genellikle büyük bir sabır, dayanıklılık ve dikkat gerektiriyor, bu da çoğu insan için tercih edilen bir durum değil ne yazık ki. Benim izlediğim NBC filmlerinin çoğunda sinema salonunda genelde çok az kişi olur, onların da yarısı film ilerledikçe salondan çıkar zaten genellikle. Dolayısıyla kolay bir durum olmadığı ortada. Acılı bir sevgi yani.
Öte yandan NBC filmleri için “Hayır, benim pek ilgimi çekmiyor”, “sıkılıyorum”, “genellikle izlemiyorum”, vb. diyen çok kişiyle de karşılaştım. Fakat buradaki sorun şu ki; sanıyorum Türkiye sinema tarihinin özellikle yurtdışında en çok ödül almış ve almaya da devam eden, yalnızca Türkiye’nin değil, dünyanın en önemli yönetmenlerinden birisi olarak kabul edilen ve yürüyüşünü de sürdüren bir kişiden bahsediyoruz. Bir sinemasever için böyle bir yönetmenin filmlerini izlememek de açıklaması kolay bir durum değil tabii. Sezen Aksu’nun dediği gibi; “dolayısıyla, bilemiyorum” 🙂
Ben NBC filmlerini çok severim. İçime NBC sanatının zehri bir kere girmiş ki kurtulmam mümkün değil gerçekten de. Bütün filmlerini büyük bir hayranlıkla izliyorum (Mayıs Sıkıntısı’nı üç defa izledim, adı üstünde ‘Sıkıntı’ :)). Yeni filmlerini sabırsızlıkla bekliyorum. Aslında önceden NBC filmlerinde bir sanatsallık bulamazdım. Bana çok basit gelirdi. Bir mühendis (ki kendisi de elektrik-elektronik mühendisidir zaten) eline kamera almış, bizler gibi amatör şekilde çevresinde gördüğü şeyleri, ailesini, kasabasını, yaşadığı yerleri falan çekmiş gibi hissederdim. Zaten oyunculardan da herhangi özel bir rol beklentisinin olmadığı, son derece doğal oynamalarının beklendiği anlaşılıyordu. Yani tipik bir “ne var ki, bunu ben de yaparım” düşüncesine girmiştim 🙂 Ancak gel zaman git zaman durumun hiç de öyle olmadığını, gördüğümüz çok sıradan görüntülerin, en doğal oyunculukların, bu sessizliğin üretilmesinin bile çok ciddi bir çaba ve ustalık gerektirdiğini anladım. Özellikle bazı filmlerinin kamera arkası görüntülerini izlediğimde son derece sıradan bir sahne için bile defalarca çalıştığını, oyuncuları yönlendirdiğini ve beklentileri doğrultusunda sürekli mükemmelin peşinde koştuğunu gördüm. Şu anda sanırım benim için dünyanın en iyi yönetmeni kendisi ve onunla aynı dönemde yaşayıp filmlerini izleyebildiğimiz için de kendimi çok şanslı hissediyorum.
Tüm filmlerini sevmekle birlikte NBC filmleri içerisinde beni en çok etkileyen, “Bir Zamanlar Anadolu’da” adlı filmi oldu. Oldukça ciddi bir konusu olmasına ve karamsar bir havada geçmesine rağmen film boyunca çok güldüğümü hatırlıyorum. Bunun da biraz NBC’nin yaşamın içinde bulunan ancak ilk bakışta pek de fark edilmeyen bazı çelişkiler, hesaplar, rekabetler, hasetler gibi birçok duygunun filme çok ince bir şekilde -bana göre mizahi olarak-yedirilmiş olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Ayrıca oyunculukların, özellikle savcı, doktor, komiser rollerindeki karakterlerin çok başarılı olduklarını görüyoruz. Bunların yanında Ercan Kesal’ın oynadığı bir de muhtar sahnesi var ki gerçekten olağanüstü bir performans sergiliyor. Zaten yazarlığını da çok beğendiğim Ercan Kesal’ın filmle ilgili “Evvel Zaman” adlı kitabını görünce hemen alıp okudum. Bugün biraz bu kitaptan söz etmek istiyorum.
Aslında bir tıp doktoru olan ve halen sağlık sektöründe çalışmaya devam eden Ercan Kesal, oldukça aktif ve üretken birisi. Uygulamalı psikoloji alanında yüksek lisans yaptıktan sonra şimdi de sosyal antropoloji alanında doktora çalışması yapıyor. Gazete ve dergilerde yazdığı çok sayıda yazıya ek olarak çeşitli kitapları bulunuyor. Sinema ve dizi alanında da oyuncu olarak yer aldığı birçok projeye ek olarak senaryo çalışmaları da bulunuyor. “Evvel Zaman” adlı kitabı, Kesal’ın senaryo çalışmalarına da katkıda bulunduğu “Bir Zamanlar Anadolu’da” filminin en başından en sonuna kadarki serüvenini içeriyor.
Kitap, aslında bir günlük olarak yazılmış. Ercan Kesal, filme ilk karar verildiği günden başlayarak çekimlerin tamamlandığı güne kadar olan olayları, kişisel bir perspektiften, notlar şeklinde tutmuş ve bunları bir kitap haline getirmiş. Film, orta Anadolu bölgesinde bir kasabada mecburi hizmetini yapan bir doktorun, oraya Ankara’dan bir cinayetin aydınlatılması için gelmiş olan bir savcının ve bu kasabada yaşayan yerel halkın üzerinden bir cinayetin aydınlatılması sürecini anlatıyor. Ercan Kesal’ın daha önce doktor olarak bu kasabada görev yaptığını ve onun yaşadığı olayların senaryoya büyük ölçüde yön verdiğini anlıyoruz. Bu çerçevede Nuri Bilge Ceylan ve Ebru Ceylan ile birlikte senaryo ekibinde yer alan Kesal’ın deneyimlerinin ve bu kapsamda anlatılanların gerçekliğinin de filmin başarısına büyük katkı yaptığı anlaşılıyor.
Kitap, son derece sade bir dille yazılmış ve oldukça rahat okunuyor. Bence kitabın en büyük özelliği, bir fikirden yola çıkarak senaryo haline getirilmesi, onun olgunlaştırılması, mekan seçimi, oyuncuların seçimi, çekim aşamalarında yaşanan zorluklar da dahil olmak üzere bir sinema filminin oluşma süreçlerinin tümünün içeriden bir bakışla ortaya konması ve okuyucunun gözünde somut hale gelmesinin sağlaması. Benim gibi sinemaya çok da yakın olmayan bir kişi için bu süreçlerin görülmesi ve bunun özellikle sevdiğim bir film üzerinden yapılması oldukça yararlı oldu.
Ayrıca kitapta anlatılanlardan NBC’nin çok mütevazi ve iddiasız görünmesine karşın özellikle oyuncular için oldukça önemli bir eğitici olduğunu, tüm süreçlerde ne kadar titiz ve mükemmeliyetçi bir şekilde çalıştığını, çok kolay görünen bir sahnenin bile istenen hale gelene kadar çeşitli defalar çekildiğini, bu çerçevede bol bol çekim yaparak daha sonraki süreçlerde bu çekimlerin içerisinden en mükemmel olanların seçilerek -yaklaşık 200 saate yakın çekilen görüntüler sonucunda 3 saatlik- filmin tamamlandığını anlıyoruz. 1995 yılından beri yalnızca Cannes Film Festivali’nde aralarında Altın Palmiye, jüri büyük ödülü ve en iyi yönetmen ödülü de olmak üzere toplam altı ödül alan NBC’nin bu başarıyı nasıl yakaladığını merak ediyordum. Bu kitabın da yardımıyla yanıtı bulduğumu sanıyorum.
Yine kitaptan NBC filmlerinde olayların, aksiyonun, hatta karakterlerin teatral büyüklüğünün bile önemli olmadığı, aksine onların olabildiğince küçültülerek gerçeğe yakınlaştırılması konusunda büyük bir çabanın olduğunu görüyoruz. Bu anlamda anlatılmak istenen “şey”in ne kadar derinde, gizli ve örtülü olursa o denli değerli olduğunu anlıyoruz. NBC de bir söyleşisinde büyük olaylar ya da toplumsal hareketler yerine daha küçük bireysel karakter analizlerinin ve yaşam içindeki kişiliklerin çelişkili yanlarının ortaya konulmasının, kendi zayıf taraflarımızla yüzleşmenin kendisi açısından daha önemli olduğunu ifade etmişti. Bu anlamda şu ifadeyi oldukça kullanmıştı:
“Eğer sanat aracılığıyla biz o kültürün içine onur, gurur, utanma duygusu gibi duyguları enjekte edebilirsek, yani başka bir deyişle insanların utanma eşiklerini düşürebilirsek, sanatçının görevini yaptığını iddia edebiliriz.”
Kitapta bu çerçevedeki yaklaşımın senaryo sürecinin her aşamasında gözetildiğini görüyoruz. Özellikle ünlü yönetmen Tarkovski’nin şu sözüne de atıfta bulunulmuş:
“Bir sanat eserinin düzeyi, ifade ettiği fikir ne kadar derinlere gömülmüşse ve ne kadar iyi saklanmışsa o kadar iyidir.”
“Evvel Zaman” kitabı, “Bir Zamanlar Anadolu’da” filmini izlemiş olanların, filmin yapılış sürecine ve ayrıntılarına ışık tutması açısından oldukça değerli bilgiler vermesi nedeniyle ilgilerini çekeceğini düşünüyorum. Diğer taraftan henüz filmi izlememiş olanlar için de ön bir bilgi olması ve filmi izlerken bu gözle bakmalarına yardımcı olacağı için ilginç geleceğini düşünüyorum. Her durumda kitabı okumanın ve filmi izlemenin hem şu anda dünyanın ve ülkemizin en büyük yönetmenlerinden olan Nuri Bilge Ceylan’ı hem de yine son yılların en üretken kişilerinden (doktor, yazar, sinemacı, oyuncu, vb.) olan Ercan Kesal’ı daha yakından tanımak için de birer fırsat olacağını düşünüyorum.
M. Cem Özmen
(Evvel Zaman, Ercan Kesal, İthaki Yayınları, 2014)
Leave a Reply